USTAMIZ

1976 Ankara dogumlu olan Ertugrul KONUK 1994 yılından itibaren "kabartma kartonpiyer ", "patina boyama" ve "altın varak" üzerine çalıştı.

Sayısız eserleri bulunan Gabris ustadan aldıgı eğitimle sanatının en ince ayrıntılarını öğrendi.Günümüzde önde gelen Saraylarda bulunan işlemeler ve eskiyi anımsatan eşsiz mimari güzelliklerin kahramanı olarak hep arka planda kaldılar.

Özgür tekniğini eşsiz renklerle zenginleştirdi. Tecrübesini renklerle harmanlayarak ortaya çıkarttığı desenlerle, geçmişteki saray zenginliklerini tekrar gün ışığına çıkarttı.



 

TARİHÇE

Bizans sanatı MS 4. ve 5. yüzyıllarda Helen ve Roma kültürünün yeni bir yorumu olarak Anadolu’da doğmuş ve Konstantinopolis’te gelişmiştir. Selçuk uygarlığı (1071 - 1299) sağlam ve bakımlı yolları, taş köprüleri, kervansarayları, su kemerleri, camileri, medreseleri, rasathaneleri, kütüphaneleri, hamamları ve sarayları ile Avrupa dahil Ortaçağ dünyasının en ileri düzeydeki temsilcilerinden biri idi. Haçlı Seferleri sırasında Anadolu’ya gelen Avrupalılar, Selçuklulardan bir çok konuda etkilendiler.

Bizans Mimarisi, başlangıçta ilk olarak Şam mimarisinden faydalanmış ve bunları yeni amaçlarına uydurmasını bilmiştir. Esası bir bir toplantı yeri olan bazilika, ufak ticari anlaşmazlıkları halleden hakimin yerine İsa mefhumunun alınması ile Hıristiyanlaştırılarak bir kilise haline getirilmiştir. Bazilika şeklindeki kilise, uzun bir yapıdır. Doğu ucunda yarım yuvarlak bir şekilde dışarı taşan bir apsis, batı ucunda ise, narteks adı verilen bir hol bulunur. Narteksin iki yanındaki merdivenlerden yan neflerin üzerinde uzanan ve kadınlara ait olan galerilere çıkılır. Bir bazilikanın üstü çift meyilli ve kiremit kaplı ahşap bir çatı ile örtülü olurdu. Bu basit ve sade kilise tipi; Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında ve Bizans Sanatı'nın özellikle ilk devrinde hayret verici bir derecede tutulmuş ve sayısız denecek kadar çok örnek meydana getirilmiştir.

Altın şeritin ince tirşeler ( parşömen ) ve sığırın kör bağırsağından elde edilen zarlar arasında dövülerek şeffaf yapraklar haline getirilmesine altın varak denir. Varlık ve kudret işareti olan altın, ilk çağlardan başlayarak kültürler arası sanatsal etkileşimler sonucunda bizim tarihimizde de yerini almıştır.

Zer le mührenin aşkını ,pırıltısını, antik ve yeni mobilyanız da çerçeveler inizde bezemek istediğiniz her nesneyi en iyi bir şekilde Varak İle yapmanın gururunu yaşatır. Varak bu sanatsal anlayışla devam etmektedir. Sanal değil, gerçeği zer le mührenin aşkını Varakda Bulacaksınız.

Zer : Sim Altındır

Altın Varak: İnce altın yapraktır

Mühre : Altın varağın, parlatmada kullanılan, akik taşından yapılan araçtır.

Neden Altın Çerçeve Duygularınızı düşüncelerinizi, portrelerinizi,tablolarınızı, nameleri nizi, değer verdiğiniz her şeyinizi altın varak kaplama çerçeve ile geleceğe sevdiklerinize aktarmanız en büyük armağanınız olacaktır.Varak İle Yapacaklarınız. Saray, köşk, kasır, villa, cami, kilise, havra, evv.b. gibi yapıtlarınızın varakla bezenmesini istediğiniz yerlerde altın gümüş yaldız renklendirme işlemeleri Yapılır..

Altın Varak, Osmanlı döneminden beri kullanılan dekorasyon, restorasyon ve geleneksel süsleme sanatları olan hat ve tezhip malzemesidir. Varak Osmanlıca bir kelime olup, yaprak anlamına gelmektedir. Mobilyaların ve aksesuarların en gösterişli detaylarından olan altın varak eskiden altının ceylan derisinin arasında çekiçle dövülerek ezilmesiyle meydana getirilirdi. Bu dövme ve inceltme işine varakçılık denilirdi. Günümüzde bu işlemler saf altının dev silindirler arasında ezilerek inceltilip yaprak haline getirilmesi suretiyle yapılmaktadır. 8000 adet altın varak üst üste konulduğunda 1 cm. kalınlığa ancak ulaşır.